Doğrulama Mantığı: İndüksiyon

Bundan önceki bölümde gözden geçirdiğimiz simgesel mantık dededüktif türden  mantıktı; niteliği mantıksal zorunluluk olan düşünme işlemlerini konu alan mantık. Dedüktif düşünme işlemlerini de geniş yer veren emprik bilim, başka tür mantığı daha içerir. Kullandığı işlemlerin niteliğine uygun olarak bu  mantığa indüktif mantık diyeceğiz.

İndüktif mantığı dedüktif mantıktan ayıran özelliği boş olmaması, başka bir deyişle, ulaştığı sonucun öncüllerde saklı olmamasıdır. Örneğin şimdiye dek gözlediğimiz kargaların hepsinin siyah olmasına dayanarak tüm kargaların siyah olduğu sonucuna gidebiliriz;ne var ki bu sonuç dayanılan öncülleri aşmaktadır. Öncüllerin tümü doğru, sonuç yanlış olabilir.İndüksiyon,yeni bir şeyi daha önceki gözlemlerimizin ötesinde birşeyi bulmaya yönelik bilimsel yöntemin dayandığı bir düşünme türüdür. Bu özelliği ile indüksiyon öndeyici bilginin bir aracıdır.

İndüktif çıkarımların bilimsel yöntem için vazgeçilmez olduğunu ilk önce Bacon açıkca ortaya koymuştur. Bu nedenle felsefe tarihinde adı    ”indüksiyon peygamberi” diye geçer. Ama o, indüksiyonun zayıf yanlarını dabiliyordu: sonucun zorunluluktan yoksun olması,öncüllerin doğru olmasına   karşın yanlış çıkma olasılığı gibi. İndüksiyonu yöntem olarak geliştirmeçabasının pek başarılı olduğu da söylenemez. Üstelik modern bilimin dayandığıhipotetik dedüktif metod’un içerdiği indüksiyon daha karmaşık bir yapıda      olup, Bacon’un basit indüksiyonundan çok daha üstündür. Ancak bu yöntembile mantıksal zorunluluğu sağlayamamaktadır; sonucun yanlış olma olasılığı  gene vardır. Öndeyici bilgilerimizde dedüktif mantığın güvenilirliğine  erişemiyoruz.

Hipotetik-dedüktifmetod ya da açıklayıcı indüksiyon dediğimiz yöntem, felsefeci ve bilim adamlarının çokca tartıştıkları, ama mantıksal niteliği çoğu kez yanlış anlaşılan bir yöntemdir. Teoriden gözlemsel olgulara   giden çıkarım genellikle matematik yöntemlerle yapıldığından kimi filozoflar  teorilerin dedüktif mantık yoluyla doğrulanabileceği inancına kapılmışlardır. Bu görüş dayanaksızdır.

Çünkü bir teorinin doğrulanması teoriden olgulara giden çıkarıma değil, tam tersine olgulardan teoriye giden çıkarıma dayanır.Bu ise dedüktif değil indüktif bir çıkarımdır.Çıkış noktası gözlemsel verilerdir;teorinin doğrulanması bilgilerimizi oluşturan bu verilere dayanır.

Öte yandan bu indüktif çıkarımın yapılış biçimide filozofları ikinci bir yanılşlığa düşürmüştür. Bilimadamları buldukları teorilere genellikle tahmin yoluyla ulaşırlar.Teorilerini belli bir yöntem kullanarak bulduklarını söyleyemezler, sadece doğru tahmin yürüttüklerinden, teorilerinin akla yakın göründüğünden, ya da olgulara hangi varsayımın daha uygun düşebileceği sezgisinden söz edilebilirler. Kimi filozoflar buluşun bu tür psikolojik anlatımını, olgulardan teoriye gidiştehiçbir mantıksal ilşkinin olmadığı biçiminde yanlışyorumlamışlar, hatta  hipotetik-dedüktif  metodun  mantıksal açıklamasını olanaksız saymışlardır. Onlara göre indüktif çıkarım, mantıksal çözümlemeye elverişsiz bir tahmin işidir. Bu filoozofların görmediği şey şu:Bir teoriye tahminle ulaşan bilim adamı  teorisini başkalarına ancak olgularla  doğruladıktan sonra sunar.Bilim adamının indüktif çıkarımı kullandığı yer  işte  bu teorisini doğrulama aşamasıdır!O yalnız teorisinden  olgulara  gidebileceği değil, aynı zamanda, olguların teorisini nasıl kıldığını, teorisinden  yeni gözlemlerin öndeyişi yapabileceğini göstermek ister. İndüktif çıkarım, bir teori bulmada değil, bulunan teoriyi olgulara giderek doğrulamada kullanılan bir araçtır.

Hipotetik-dedüktif metodu akıldışı (irrasyonel)bir tahmin saymak bulma bağlamı ile doğrulama bağlamı’nı  birbirinden  ayırmamaktan  doğanmistikçe bir yorumdur. Bulma eylemi mantıksal çözümlemeye gelmez; yaratıcı dehanın yerini alacak bir “bulma makinası” yapmamıza elveren hiçbir mantık kuralı yoktur.Bilimsel buluşları açıklamak mantıkçının görevi değildir.Onun yapabileceği sadece verilen olgularla bu olguları açıklama amacı güden bir teori arasındaki ilişkiyi çözümlemektedir.Başka bir deyişle mantık yalnız doğrulama bağlamı ile uğraşır.Bir teorinin gözlemsel verilere giderek doğrulanması daindüktif mantığın işidir.

İndüktif çıkarım olasılık teorisinin inceleme konusudur; çünkü gözlemsel olgular bir teoriye ancak olasılık verir, yoksa ona kesinlik kazandırmaz. İndüksiyonu böyle olasılık teorisine bağlama bile bazı yanlış anlamalara yol açmaktan geri kalmamıştır. Bir teorinin doğrulanmasında yer alan olasılığın mantıksal yapısını görmek kolay değildir. Kimi mantıkçılar doğrulamayı dedüktif çıkarımın tersi biçiminde yorumlamaları gereğine inandılar. Demek istiyorlar ki, teoriden olgulara dedüktif yoldan gidildiğine göre olgulardan teoriye de indüktif yoldan gidilebilir.Ne var ki bu yorum son derece yüzeyseldir. İndüktif çıkarım yapmak için teoriden olgulara giden dedüktif ilişkiden çok daha fazla şey bilmek gerekir.

Basit bir inceleme bile doğrulama ya da kanıtlama mantığının karmaşık yapısını göstermeye yeter.Aynı olgu kümesinin birden fazla teoriye uyduğunu biliriz. Başka bir deyişle birçok teoriden aynı olguları çıkarma olanağı vardır. İndüktif mantığı bu teorilerin her birine bir olasılık vermede kullanırız; doğru kabul ettiğimiz teori, olasılığı en yüksek teoridir.Bu teorileri ayırt edebilmek için onların olgulara olan dedüktif ilişkilerinden daha fazlasını bilmeye ihtiyaç vardır.

Kanıtlamanın dayandığı çıkarımın gerçek niteliğini anlamak istiyorsak olasılık teorisini incelememiz gerekir.Matematiksel bir disiplin olan bu teori dolaylı kanıt genel problemini kapsayan yöntemler geliştirmiştir. Bilimsel teorileri doğrulamanın dayandığı çıkarım türü bu genel problemin bir alt bölümünü oluşturmaktadır. Genel problemi bir örnekle göstermek için bir cinayet failni ortaya çıkarmada polisin kullandığı mantıksal düşünme biçimini ele alacağım. Gözlemsel veri olarak kan lekeli bir mendil, bir tornavida, bir de zengin bir dulun ortadan kayboluşu var. Cinayete ilişkin çeşitli ihtimaller akla gelmekte. Polis bu ihtimallerden olasılığı en yüksek olanı saptamak istiyor. Düşüncesi olasılık teorisinin bilinen kurallarını izliyor. Sonuca ulaşmaya çalışırken elindeki tüm olgusal verileri insan psikolojisi üzerindeki tüm bilgileri kullanır.Sonra ulaştığı sonucu bu amaca yönelik planlanmış yeni gözlemlere giderek test eder.Yeni gözlemlere dayanan her test, yapılan açıklamanın olasılığını ya artırır, ya da azaltır, ancak açıklamayı asla kesinlikle ispatlamaya yetmez.Polisin düşünme biçimini belirginleştirmek isteyen mantıkçı gerekli tüm mantık donatımını olasılık hesabında bulabilir.Olasılık değerlerini tam hesaplamak için gerekli istatistiksel gerekçelerden yoksun da olsa, olasılık formüllerini nitel bir anlamda uygulayabilir, sonucu kabataslak da olsa belirleyebilir.

Aynı düşünceleri, bilimsel teorilerin olasılığı konusunda da geçerli sayabiliriz. Burada gözlemsel olguların açıklanmasında ortaya çıkan teorilerden birini seçme sözkonusudur.Seçme, bir açıklamayı diğerinden daha olası gösteren genel bilgiler kullanılarak yapılır…

İşte bu nedenlerle indüktif mantığın incelenmesi bizi ister istemez olasılık teorisinin içine atar. İndüktif bir çıkarımda öncüller sonucu kesinleştirmez, ancak olası kılar. Bu çıkarım, olasılık hesapları çerçevesinde bir işlem olarak anlaşılmalıdır. Nedensellik yasalarını olasılık yasalarına dönüştüren gelişmelerle birleştiğinde bu düşünceler, olasılık teorisinin modern bilimi anlama bakımından neden çok önemli bir inceleme konusu olduğunu göstermeğe yeter. Olasılık teorisi doğa yasalarının biçimini olduğu kadar, öndeyici bilginin aracını da belirleyici güçtedir.İnceleme konusu olarak bilimsel yöntemin özünü oluşturur.


Reichenbach, H.( ) The Rise of Scientific Philosophy,s.229-233’ten bazı kısaltmalarla çevrilmiştir.(C.Y)

Updated on 18 Mayıs 2019